Beypazarı Uruş ve Güdül Tahtacıörencik köylüleri bölgelerinde maden tesisi istemiyor!

Güdül’ün doğa-dostu üreticileri
23 Temmuz 2021
DBB grubuna açıklamamız
28 Ekim 2021

Beypazarı Uruş ve Güdül Tahtacıörencik köylüleri bölgelerinde maden tesisi istemiyor!

Basın açıklaması – 13.07.2021

Ankara’nın Beypazarı ilçesine bağlı Uruş Mahallesi sınırları içinde, İç Anadolu ve Ankara’nın tek Sakin Şehir ünvanlı Güdül ilçesinin tarımsal üretim alanlarının yakınında, Köroğlu Dağları’nın, Kirmir Çayı’nın ve Süvari Çayı’nın etkisiyle oluşmuş zengin bir doğal çevreye sahip bir alanda, doğayı ve yerel halkın geçim kaynaklarını tehdit eden bir açık maden ocağı planlanıyor.

Beypazarı İlçesi, Uruş Mahallesi sınırları içinde ve Güdül İlçesi’ne bağlı Kırkkavak,  Tahtacıörencik, Kayı, Kavaközü, Karacaören, Taşören, Adalıkuzu, Garipçe, Özköy Mahallelerinin yakınında, açık ocak usulüyle maden (sepiyolit: kil) çıkarılmasını ve bir kırma-eleme tesisinde işlenmesini öngören bu proje, bölgede gelişmekte olan doğa dostu tarım ve hayvancılık faaliyetlerine ve yerel halkın sağlıklı bir çevrede yaşama hakkına geri dönüşü olmayan zararlar verme tehlikesi taşıyor. 

Uruş, Tahtacıörencik ve çevre mahallelerin sakinleri, muhtarları, sivil toplum kuruluşları ve çeşitli kurumlar, olağanüstü doğal ve tarımsal değere sahip olan bu bölgede maden ocağı istemediklerini ortaya koyuyorlar. Uruşlular Derneği, Tahtacıörencik Köyü Güzelleştirme Yardımlaşma ve Kalkındırma Derneği, gerçek kişi olarak Uruş muhtarı Murat Uz ve yine gerçek kişi olarak Tahtacıörencik muhtarı Sebahattin Araç, Ankara İl Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü’nün gerçekleştirilmesi planlanan proje için verdiği “Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Gerekli Değildir” kararına karşı, Ankara İdare Mahkemesi’nde, kararın iptali ve yürütmesinin durdurulması talebiyle ortak bir dava açmış bulunuyorlar. 

Bu vesileyle bölge sakinleri daha da güçlü şekilde bir araya geliyor ve seslerini duyuruyorlar. 11 Temmuz 2021 Pazar günü Tahtacıörencik Doğal Yaşam Kolektifi’nin davetiyle Süvari Çayı kıyısında yapılan Kahvaltı Şenliği’nde yerel üreticiler, yerel halk ve doğa dostu üretim destekçileri bir araya geldiler. Bölgenin doğasına ve tarımsal faaliyetlerine verdikleri değeri vurgulayarak bu maden projesine karşı duruşlarını sergilediler.

Tesisin planlandığı alan, DSİ’nin tarımsal yatırımlarının sulama alanlarının ortasında kalıyor. Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından arazi toplulaştırma çalışması da yapılmış olan bu bölgede fiilen tarımsal üretim gerçekleştiriliyor, yakındaki meralarda büyükbaş ve küçükbaş hayvanlar otluyor. Planlanan tesisin etki alanı içinde birçok arı kovanı da var. Kayaköz deresi yatağı ve çevresi birçok canlı türünü barındıran bir orman ekosistemi oluşturuyor. Alanın yakınındaki bölgelerin ayı, kurt, geyik, domuz, çakal, porsuk, tilki, kara akbaba gibi birçok hayvanın doğal yaşam alanı olduğu da biliniyor. Üstelik, planlanan tesis alanının 70 metre yakınında bir arkeolojik sit alanı da bulunuyor. Kısacası alan ve çevresi eşsiz bir doğal zenginlik, çok büyük bir tarım-hayvancılık potansiyeli ve kırsal turizm için önemli değerler barındırıyor.

Planlanan açık maden ocağın ve kırma eleme tesisinin gerçekleşmesi durumunda; doğal çevre ve tarım arazileri geri dönüşü olmayacak şekilde zarar görecek; rüzgarlarla yayılacak olan toz çevre mahallelerinin tamamında tarımsal faaliyetleri, hayvancılığı ve arıcılığı olumsuz etkileyecek; toz dışında yüksek gürültü düzeyi ve ağır tonajlı araç trafiği de çevre mahallelerdeki kişi ve halk sağlığını kötü etkileyecek, zengin yaban hayatını bölgeden tamamen uzaklaştıracak ve yakındaki arkeolojik sit alanına zarar verip ziyaret edilemez hale gelecektir. Tahtacıörencik Mahallesi’nde ortaya çıkmış olan ve Uruş Mahallesi’nde hazırlıkları yapılan ekolojik tarım ve doğa-dostu üretime dayalı kırsal kalkınma faaliyetlerinin önü kapanacak; Uruş beldesi ve Sakin Şehir ünvanlı Güdül’ün mahallelerindeki huzurlu hayat ve kırsal turizm imkanları ortadan kalkacaktır.

Covid-19 pandemisi vesilesiyle yerli ve yerel üretime dayalı gıda güvencemizin ne kadar önemli olduğunun anlaşıldığı bu günlerde bu proje, Tarım ve Orman Bakanı Sayın Dr. Bekir Pakdemirli’nin “Bu salgın bir kez daha tarım ve gıdanın önemini gösterdi. Daha da önemlisi kendi kendine yeterliliğin önemi bir kez daha kanıtlanmış oldu. Bu felaketi atlatmak için birçok ihtiyaçtan vazgeçebilir, ancak gıdadan vazgeçilemez” sözlerine de aykırılık teşkil etmektedir.

Özetle, söz konusu projenin kamu yararı olmadığı gibi gelecek kuşakların haklarını da yok saymaktadır. Gerçekleşmesi durumunda doğal çevre, kırsal yaşam ve yerel halkın geçim kaynakları açısından geri dönüşü olmayan olumsuz sonuçlar doğuracağı aşikârdır. İstihdam edileceği söylenen 12 kişi için halkın sağlıklı bir çevrede yaşama hakkını, çevredeki doğal varlıkları ve üretim imkanlarını feda etmek akıl ve vicdan işi değildir.

Bölgedeki doğal, ekonomik ve sosyal dengeleri alt üst edebilecek olan bu maden projesinin gerçekleşmemesi için, yöre halkının girişimiyle başlayan bu hak ve hukuk mücadelesinde kamu kurumlarının, yerel yönetimlerin, siyasi partilerin, sivil toplum kuruluşlarının, basın-yayın kuruluşlarının ve sorumlu vatandaşların duyarlılığı belirleyici olacaktır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir