TADYA nedir, ne yapar, nasıl çalışır?

Tahtacıörencik’ten Ankara’ya süt dağıtımı
3 Mayıs 2020
Destekçilerimiz için bilgilendirme mektubu
26 Mayıs 2021

TADYA nedir, ne yapar, nasıl çalışır?

15 Eylül 2020 

Tahtacıörencik Doğal Yaşam Kolektifi (TADYA) nedir, ne yapar, nasıl çalışır? Kolektif 2011 yılında ortaya çıktı. Kendilerine Kardeş Bitkiler diyen bir grup köyün yakınındaki bir arazide çalışmaya başlamıştı. Köylüler arasında doğa-dostu, temiz üretim yapmaya istekli olanlar vardı. Ankara’da da bu kişilerin ürünlerini talep eden ve onları desteklemeye istekli olan “Doğal Besin, Bilinçli Beslenme” grubu vardı. Duran ailesinin süt, et ve sebze tedariği ile başlayan sürece zamanla yeni üreticiler dahil oldu. Ayrancı’da üretici pazarı, adrese teslimler, ortak teslim çabaları, köye yapılan geziler, Ankara’da panayırlarda satışı da içeren inişli çıkışlı çabaların ardından bu sezon köyde doğa-dostu, sorumlu üretim epey arttı. TADYA ölçütlerine göre üretmeyi taahhüt eden üretici sayısı da arttı ve kolektife birçok yeni katılım oldu.

Bu şekilde özetlemeye çalıştığım süreç aslında bir dolu hikaye, bir dolu ilişki içeriyor. Son on yılda, birçok kesimden birçok duyarlı tüketici (hepimiz tüketiciyiz sunuçta) köyü ziyaret etti, üreticilerle tanıştı, üretime tanık oldu. Bunların bir kısmı köylülerle dayanışma ve dostluk ilişkileri kurdular. 

Ülkede ve dünyada, bırakın doğa-dostu tarımı, küçük ölçekli tarım (hayvancılık dahil) yapmak çok zor. Tarımsal teçhizattan tohuma, tarım teşkilatlarından akademiye ve mevzuata kadar her şey endüstriyel üretim ve kitlesel dağıtıma göre yapılandırılmış durumda. ‘Küçük ölçekli’ (mutlak ölçütler olmadığından belki ‘insan-ölçekli’ demek daha doğru) vurgusunu özellikle yapıyorum, çünkü sağlıklı ve nitelikli gıdaları doğayı mahvetmeyecek ve emek sömürüsü içermeyecek şekilde yapmanın başka yolu yok. Organik sertifikasyon bile olsa büyük ölçekli endüstriyel tarım ve hayvancılık dünyanın kaldıramayacağı kadar çevresel ve sosyal maliyet içeriyor.

Sistemik kimyasallardan, yapay gübrelerden, kimyasal katkılı hayvan yemlerinden arınmış bir üretime geçmek zaten büyük emek, zaman ve bilgi isteyen bir süreç. Bu süreç köyde de henüz tamamlanmış değil. İstikrarlı bir talep oluşturma, tanıtım, lojistik ve tedarik işleri hiç kolay değil. Şehirliler olarak çoğumuz hemen ‘çözüm kooperatif’ diyoruz. Ama bu da çoğu durumda çözüm değil, bilakis kendi başına soruna bile dönüşebiliyor. Küçük üreticinin mevzuatta da tanımlı bazı üretim ve satış muafiyetleri var. Ama bir kooperatif söz konusu olduğunda bir dolu formalite, harç, vergi gündeme geliyor. Birlikte çalışma kültürünün zayıf olduğu bizim gibi ülkelerde, kooperatifler genellikle birkaç kişinin güdümünde oluyor. Üreticiler arka planda, sosyal bağlantıdan yoksun, karar mekanizmalarının dışında kalabiliyorlar. Demokratik işleyiş pratikleri olmayan kooperatifler de sıradan şirketlere dönüşüyor. Bazı büyük kooperatiflerin tarımda şirketleşmenin bir basamağı olarak tepeden kurulduğu da bir gerçek. 

Kooperatifler ayrıca şehirli tüketicilerin ucuzluk taleplerine kolay direnemiyor ve çareyi, sınırlı üretim hacmine sahip küçük üreticiler üzerinde fiyat baskısı yapmakta buluyorlar. Bu süreçlerin hepsi şu anda Türkiye’de birçok yerde yaşanıyor.

TADYA’nın başından beri üzerinde çalıştığı model, tüketiciler ile üreticilerin birbirini tanıdığı, karşılıklı dayanışma imkanlarının olduğu aracısızlık  yöntemleri: Hangisi uygun olursa; yerinden/köyden satış, üretici pazarlarında satış, kapıya teslim, kargo ile gönderim, topluluk destekli tarım… Bizce esas olan üreticilerin yapılandırılmış bir ilişki ağı içinde olması, yani organik bir örgütlüğün parçası olması. TADYA üreticileri sistemik kimyasallardan arınmış, toprağı ve doğayı koruyan tarım yöntemlerini uygulamayı, geleneksel-atalık tohumlarla üretim yapmayı, işlenmiş ürünlerinde güvenli yöntemler kullanmayı taahhüt ediyor ve bu yolda çaba gösteriyorlar. Üreticilere herkes erişebiliyor, Web sitesinde hepsinin iletişim bilgileri var.. Bağ, bahçe, tarla, çiftlik, kümes ve mandıralarının kapısı açık, haberleşilip uygun zamanda ziyaret edilebiliyor. Bütün üreticiler bir diğerinin üretim şeklinden sorumlu. Tüketiciler rahatsızlık veya önerilerini doğrudan tüketiciye veya koordinatörlere iletebiliyorlar. Hiçbir şey göstermelik veya imaja yönelik değil; eksiğiyle fazlasıyla gerçek insanlar, faaliyetler ve ilişkiler var.

En fazla zorlandığımız konulardan biri talebin çoğu zaman düzenli ve sürekli olmaması. Ucuzluk baskısı çok fazla. Bizler insanlara, “konvansiyonel-endüstriyel gıda sistemleri” ile “küçük ölçekli temiz üretim”in bambaşka dünyalar olduğunu anlatmakta zorlanıyoruz. Burada serzenişimiz insanların ürünleri kendi bütçelerine göre “pahalı” bulması değil, bu ne yazık ki çoğumuz için bir gerçek, ben de dahil. Rahatsız edici olan, bu üreticilerin aç gözlü, insanları yolunacak kaz gibi gören, büyük paralar kazanan kişilermiş gibi görülmesi. Olağan bir pazarlık alışverişin doğasında var, ama üreticilere fiyatlarını düşürmeleri için bir “ahlaki baskı” yapılması büyük bir sorun. Toplumun büyük kesimlerinin nitelikli gıdaya erişememesiyle ilgili yapısal sorunların çözüm yükünü küçük üreticilerin sırtına yüklemek isteyenler az değil. Oysa bu üreticilerin, maliyetleri dışsallaştıran ve devlet sübvansiyonlarıyla desteklenen endüstriyel gıda sisteminden, hatta genel olarak piyasa ekonomisinden bağımsızlaşmaktan başka geleceği yok. Bu da üreticilerin fiyat konusunda özerk olmalarını gerektiriyor.

Bir diğer yapısal engel, tüketicilerin analışır sebeplerle erişim kolaylığı araması. Üreticilerle iletişim kurmak, sipariş vermek için zaman harcamak, eve teslim varsa siparişi karşılamak, kredi kartıyla ödeyememek, bazen teslimde eksikler olması vs. “Nasıl güveneceğiz” sorusuna karşılık da “üreticiyi tanı, üretim alanlarını gör, DBB gibi KGS yapıların etkin bir parçası ol” dendiğinde bunların zor gelmesi. Böyle olunca kendisi ve çevresi için sağlıklı gıda arayışından, belki biraz da çevreye zararlı olmasın diye marketlerdeki organik reyonlara veya doğal ibaresiyle pazarlanan ürünlere yönelmek söz konusu oluyor. Bunların birçoğunun da endüstriyel gıda sisteminin bir parçası olması, çeşitli çevresel ve sosyal maliyetleri olması, ciddi emek sömürüsü içerebilmesi göz ardı ediliyor. 

Bize sıkça“şehirde bir dükkanınız olsa” diyenler var. Fakat kooperatifler gibi, dükkanların da birçok bürokratik ve mali yükü olduğu, ayrıca ekstra işgücü gerektirdiği yeterince bilinmiyor. Geçen kış boyunca bir grup insan, Ankara’da KGS ile işleyen bir üretici pazarı açılması için çalıştık. Ama gerek belediyelerin çekingenliği (en hafif tabiri kullanmış olayım), gerekse Covid süreci nedeniyle sonuç alamadık. Baharda Güdül’de bir köy pazarı kuruldu, onu da Belediye Covid gerekçesiyle sürdürmedi.

Şu an bir taraftan bakıldığında TADYA’da her şey güzel gidiyor: Doğru yöntemlerle üretmeye ve bu yolda öğrenmeye istekli çok sayıda üretici var. Köyün büyük kısmı sistemik kimyasallarla ilişkisini kesmiş durumda. Çevre duyarlılığı artıyor. Birlikte çalışma, işbirliği pratikleri çoğalıyor.

Bir yandan da her şey çok kırılgan. Üretim, tanıtım, dağıtım için büyük emek gerekiyor. Covid dolayısıyla köye ziyaretler çok azaldı ve bu da aracısız satış imkanlarını azalttı. Hayvancılıkta doğal/organik yem girdileri hala çok zor elde ediliyor veya maliyetleri çok yüksek. İklim dengesizlikleri, kuraklaşma her zaman bir tehdit. İstikrarlı tüketicilerin sayısı görece az. Köylüler (ve aslında şehirliler de) sosyal, ekonomik, kişisel zorluklarla boğuşuyor. Zamanları ve tahammülleri sınırlı. Birlikte çalışırken çıkan sorunlar karşısında iyimser ve yapıcı ruh hali her zaman bulunamıyor. 

Ama direniyoruz. TADYA’nın doğru yolda olduğunu biliyoruz. Burada yapılanların farklı ölçeklerde tekrarlanabileceğine; ekonomik, ekolojik ve siyasi krizlerin ortasındaki dünyamız için mütevazı da olsa çözüm reçeteleri sunabileceğine inanıyoruz. Ve herkesi bu dayanışmaya davet ediyoruz.

EKLER:

TADYA Web sitesi
(sosyal medya sayfaları ve duyuru listelerinin bağlantıları ana sayfada): https://tahtaciorencik.org/

Meramımızı farklı şekillerde anlatabilecek birkaç kaynak:

Gerçek Gıda Ucuz Olabilir mi yazısı (2013): https://yesilgazete.org/blog/2013/07/10/gercek-gida-ucuz-olabilir-mi-ceyhan-temurcu/

Gıdanın Gerçek Maliyeti yazası (2020): https://ceyhantemurcu.blogspot.com/2020/09/gdann-gercek-maliyeti.html

ETC Group, “Bizi Kim Doyuracak?” (2017). Türkçesi: https://www.dortmevsimekoloji.org/wp-content/uploads/2020/07/Bizi-Kim-Doyuracak-ETC-2017-Turkce.pdf

Gıdanın Gerçek Maliyeti, animasyon (İngilizce): https://vimeo.com/37835035

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir